Ana içeriğe atla

Akıllı Saat Budur İşte - Samsung Galaxy Watch 4 Classic Uzun Kullanım Deneyimleri

 Yaklaşık 4 ay önce aldığım bu saat, benim şu ana kadar vazgeçilmez bir parçam olmayı daha şimdiden başarmış vaziyette, ki bunu yapması pek sürpriz sayılmamalı. Gerek donanımı, gerek yazılımı ile halen yeni versiyonlarına kıyasla fiyat performans krallığına kaldığı yerden devam eden bir saatten bahsediyoruz. Bu saat öncesinde gerek akıllı bileklikler, gerek akıllı saatler olsun başka ürünleri deneyim ettim, ve son ulaştığım noktada şimdilik oldukça mutlu hissetmekteyim...

İnceleme gibi yapmak istemiyorum bu yazıyı, teknik özelliklerini irdeleyen onlarca yazı, video içeriği bulmanız zaten mümkün. Burada normal günlük bir kullanıcı gözünden neler gözlemlediğimi sizlere aktarmak istiyorum aslında...

Buna da tasarımıyla başlarsak, tasarımı cidden çok şık. Ben gümüş rengini aldım ve kolda cidden bir aksesuar niteliği taşıdığı bariz şekilde ortada, paslanmaz çelik yüzeyi, parlak dönen çerçevesi, kaliteli ekranı ve bütünlüğü sağlayan tasarımıyla kolda çok hoş durduğunu söylemeliyim. Sadece tek eksi yanı, yanında gelen kayışlar pek uymamış sanki saate, ucuz hissiyat veriyor. Size önerim başka kayış takmanız, ben mesela Çin'den metal kordon aldım, ve saatin duruşu ciddi manada değişti. 20 mm tüm kordon tipleriyle uyumlu, yani özel bir kordon arayışında da olmanıza gerek yok seçeneğiniz çok bu konuda...

Ekranı bu saatin en sevdiğim kısmı, renkleri olsun parlaklığı olsun akıcılığı olsun kullandığım saatlerle kıyaslanmayacak derecede iyi, bu noktada akıllı bileklikle arasındaki farkı zaten anlamaya başlıyorsunuz. Kadran seçenekleri de çok fazla, çeşitli ve yaratıcı. 3.parti kadranlara da bakabilirsiniz isteğe bağlı olarak tabi, marketi yine bu konuda oldukça geniş. Yalnız, eğer küçük versiyonunu alma hatasına düşerseniz ekran cidden karınca sürüsüne dönüyor, geçmişte galaxy watch active modelini kullandım bir süreliğine ve o küçük ekran alabileceğiniz pozitif ekran deneyimini bence zedeliyor. Ama siz yine de gidip bir teknoloji mağazasında bakın, deneyim edin. Sonuçta bu tamamen şahsi bir yorum.

Saati kullanması ciddi manada kolay üstelik, ekranın kenar kısımlarında döndürülebilen bir çerçeve vasıtasıyla saati kontrol etmektesiniz. Bu mekanizma, adımlar haline tek tek döndürülmek üzere tasarlanmış, ve kullanması hem kolay hem de haz veriyor. Bu konuda eksi olarak girebileceğim konu, çerçeve biraz gevşek ve oynama payı var. Bu durum her saatte yok anladığım kadarıyla fakat sizde varsa eğer ki dert edilecek bir durum değil, takıntılıysanız muhtemelen servis de duruma müdahale edebilir, dediğim gibi ama sorun teşkil edecek bir durum yok. 2 tuşu var saatin, biri ana ekrana, biri de bir önceki sayfaya dönme işlevi için kullanılmakta. Bu tuşların sağlamlığı, geri dönütü tam premium saat hissiyatında, çok hoşlar.

Saatin kalbinde Android bir işletim sistemi yatıyor, Wear OS denilen bu işletim sistemi android telefonunuzla tam bir entegrasyon halinde çalışmasını sağlıyor. Whatsapp, Gmail, Outlook, Spotify, Youtube Music, Shazam gibi tanıdık uygulamaları da isteğe bağlı olarak yükleyebilir, telefonunuzla senkronize şekilde kullanabilirsiniz. Yalnız Whatsapp uygulaması bazen saçmalayabiliyor, aynı mesajı tekrar tekrar bildirim şeklinde gösteriyor gibi gibi durumlar olabiliyor fakat bu yazılımsal bir problem. Bunların dışında yine işinize yarayacağını düşündüğünüz bir uygulama varsa Play Store üzerinden indirebiliyorsunuz, mesela ben Gitar metronom ve akord uygulaması yükledim, inanılmaz pratik bir kullanım sağlıyor kesinlikle.

Ama en beğendiğim kısımlar bunlar bile değil, sağlık kısımları. Saat adımınızı ölçüyor, 10 dk yürüdüyseniz otomatik egzersiz modu açıyor (ve önceki 10 dkdan devam ettiriyor), nabzınızı ölçüyor, stresinizi ölçüyor, kandaki oksijen değerinizi ölçüyor, ve benim en en sevdiğim kısım olan vücudunuzdaki kas, yağ, iskelet oranlarını ölçüp bazal metabolizmanızı bizzat hesaplıyor. Bu son söylediğimi yapan muadil başka hiçbir saat yok! Saatte GPS de bulunmakta, rota takibi yapabiliyor, 100+ adet egzersiz modu sunabiliyor, hatta saatle yüzme egzersizini bile takip edebiliyorsunuz. 2 kelimeyle özetlersem bu saat tam bir SAĞLIK KOÇU. Yanı başınızdaki bir Spor hocası gibi bile hayal edebilirsiniz ki daha bile fazlası, çünkü size özel ve kişiselleştirilmiş halde. Bu anlattığım sağlık özellikleri bile, hele ki vücut yapısı ölçümü yapması tek başına saati satın alma sebebi olacak kadar üst düzeyler.

Saatin üzerinde bir mikrofon ve hoparlör var, bunlar sayesinde telefon görüşmesi, ses kaydı, veya benim üstte söylediğim gibi shazam, gitar akordu gibi gibi işlevleri yerine getirebiliyorsunuz. Mikrofonları cidden çok başarılı, telefon mikrofonuyla pek ayırt edilebilecek durumu yok kimse saat üzerinden konuştuğunuzu muhtemelen algılamaz. Hoparlörleri ama tabii ki güçlü değil, daha çok anı kurtarma üzerine kurulmuş. Zaten bu telefonlar görüşme mevzusu hoparlör üzerinden yapılması pek mantıklı değil her zaman, sonuçta herkesin konuşulanları duyması pek istediğimiz bir şey değil. Ama tabii anı kurtarma ve acil durumlarda kullanılmasında sakınca olmayacaktır, memnun olacaksınızdır bence. Ben oldum şahsen.

Saatin en memnun olduğum kısımlarından biri bağlantı kısmı, sorunsuz ve pürüzsüz bir bağlantı ile telefonunuza tutunmakta saat. Şöyle ki, bazı kullandığım saat ve bilekliklerde ara ara kopma, kesilme gibi sorunlar yaşamıştım geçmişte, fakat bu saat tamamen kesintisiz bir bağlantı içerisinde yaşamını sürdürüyor. Hatta, bluetooth sınırlarını aşarsanız fakat saat ile telefonu aynı ağa bağlarsanız, saat ile telefon internet üzerinden hala bağlı kalabiliyor ki bu harika gerçekten. Yine aynı ağa bağlı olmasanız bile ikisi de farklı ağlardaysa bulut ağı üzerinden halen iletişime geçmeye devam edebiliyorlar, veri senkronizasyonu gibi kısımları bulut üzerinden hallediyorlar o zaman. Ben 4 ay boyunca bağlantı kısmında tek bir pürüz yaşamadım, olması gerektiği gibi tertemiz bir bağlantı ile gelmekte watch 4 classic beyciğim.

Tasarım, yazılım, sağlık, telefon, bağlantı gibi tüm önemli konuları beraber irdeledik, ama bunlardan kat ve kat daha önemli bir konu var ki o da PİL. Sonuçta saati kullanabiliyorsak bu söylediklerimin bir hükmü olacak. Benim deneyimlerim kapsamında saat 1.5 günü çok rahat çıkarmakta, eğer biraz daha seyrek bir kullanım aşamasından geçerse 2 günü ucundan yakalamakta, ucundan diyorum genelde akşam saatini o zaman anca karşılıyor. Yoğun kullanımda istediğiniz kadar kurcalayın günlük bir kullanımda 1 günü hiç sorun yaşamadan atlatabiliyor. Şimdi tabi, huawei saatler özellikle 1 hafta ve üzeri ömürleriyle biraz daha bu konuda tatminkar bir sonuç sizlere vaad edebiliyor, fakat burada unutulan bir konu var bence. Saatle uyuyor musunuz? Eğer ki saatin uyku kaydı özelliklerini kullanmak ve kesintisiz bir veri almak amacındaysanız evet, bu pil ömrü hoş değil tabii ki. Fakat benim gibi geceleri saati çıkarma eğilimindeyseniz 1.5 gün gitmesi bile haliyle önemsiz kalıyor, her akşam şarja takıp yolunuza kesintisiz devam edebilirsiniz böylece. Bu tarz bir kullanıma sahipseniz pili buna yeterli, daha fazlasını arıyorsanız evet seçenekler var, ama o seçeneklerde de bu anlattığım özelliklerin belki de yarısı yok bunu da hesaba katın. Saat dolu dolu eksiksiz nitelikte, ve bunlara rağmen hala apple watch ömrünün 2 katını sizlere sunabilmekte.

Saatle alakalı söyleyeceklerim temel olarak böyleydi, eksi bakımından o çerçevenin biraz gevşek olması, kayışını saate yakışmaması, ve kişiye göre değişken olarak pil ömrünün yetersizliği haricinde ben bir eksi göremiyorum. Fiyat bakımından abisi Watch 6 classic modelinin neredeyse yarı fiyatı, ve birkaç ekstra haricinde halen pek farklı sayılmaz bile. Bence bir akıllı saat arayışındaysanız en iyi 2 3 seçenekten biri hala bu saat, ben çok memnunum. Size de bu anlattıkların neticesinde tavsiye ediyorum...


En Popüler Yazılarım

50 mp giriş seviyesi kameralar neden 48 mp giriş seviye kameralardan daha kötü?

 Evet bu konu birazcık benim pazarlama argümanlarına saldırım gibi olacak, çünkü insanları pazarlama yöntemleri ile kandırmanın peşindeler belli ki. Ortada şöyle saçma bir kanı var, aynı fiyat etiketindeki iki telefona bakıyor mesela Mehmet diye biri, Mehmet telefonlardan pek anlamıyor ve sayılara bakarak karar vermek istiyor. Birinde 48, diğerinde 50 mp kamera görünce matematik bilgisiyle 50>48 diyerek 50 mp kameranın daha iyi olduğu kanısına varıyor. Amma velakin detaya indiğimizde durum pek öyle değil. Öncelikle Sony'nin orta üst segmentteki telefonlarda kullanılan 50 mp sensörü konumuzun dışında, o sensör bambaşka bir kitleye hitap ediyor. Biz giriş ve orta seviyedeki telefonların sensörlerini baz alacağız. En basit örnek ile redmi note 10 ve redmi note 11 farkına göz atalım. Note 10 sensör olarak Sony IMX 582 48 mp'lik sensörünü kullanırken, Note 11 sensör olarak Samsung JN1 50 mp'lik sensörünü kullanıyor. Şimdi Mehmet olduğumuzu varsayarsak, Note 10 eski model 1 yı...

Anker Bu İşi Çözmüş! - Q30 İncelemesi ve Q10i Karşılaştırması

Aylar hatta yıllar boyu arayış içinde olduğum kulaklık serüveninde, kimi iyi kimi kötü kulaklıkları deneyim ettim ve şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, arayışım sona erdi. Mükemmele en yakın kulaklığı galiba buldum bu sefer. Anker markasıyla tanışıklığım aslında kulaklık ile olmadı, bluetooth hoparlör ile oldu. Jbl go 2 modelinin 200 250 civarına satıldığı dönemlerde anker'in ona rakip bir bluetooth hoparlörü 120 liraydı. Ben de beklentiye girmeden yorumların da inanılmaz pozitif olmasıyla aldım ve sonuç, JBL HALT ETMİŞ! Sırf popülarite ve marka bilinirliği kullanılarak artık pek ekonomik olmayan jbl modelleri, üzerine artık ciddi bir rakibe sahipti anlaşılan. Bu hoparlör galiba o paraya alabileceğim en iyi hoparlördü çünkü, daha iyisi o dönemde yoktu imkansızdı olamazdı zaten hele ki o fiyata. Ses yüksekliği, bas performansı, boyutu gibi konularda her şekilde mükemmele yakın bir üründü. 3W hoparlörler arasında bence JBL ile zirve noktada gösterilmesi gerekti hatta. Fakat z...

Yapay Zeka Kapışması V2 - Copilot vs Gemini vs ChatGPT

 Ben ilk defa bu kapışmayı yapalı 2,5 ay geçti, ve bu sırada düşündüğümden çok daha fazla gelişme gördük. Ben de dedim ki, madem geliştiler bir daha kapıştıralım geleceğin asistanlarını. Bu sefer biraz puanlama tarafına da gireceğiz, ve sonda kategorileşmiş ve toplu halde kimin daha iyi olduğuna her yönden karar vereceğiz. Eski yazım için  Geleceğin Asistanları, Fakat Hangisi En İyisi? (ChatGPT vs Microsoft Copilot vs Google Bard) (alphardal.blogspot.com)  linkine tıklayabilirsiniz. Ama önce şuradan başlayalım, 2,5 ayda ne değişti? Copilot'un tasarımı elden geçirildi, GPTs denilen özellik hem ChatGPT hem de Copilot'a geldi, Copilot'a eklentiler dahil oldu, ChatGPT ile sesli konuşma özelliği geldi, Bard direkt olarak kimlik değiştirdi, modeli güncellendi ve tasarımı yine değiştirildi, yeni adı Gemini olan Bard'ın mobil uygulaması çıktı vs vs. Evet, bunların hepsi son 2.5 ayda oldu, ciddi manada sert bir kapışma var ortada ve tüm modeller birbirlerine ayak uydurma çabasın...

VIP Yapay Zekalar - Ücretli Yapay Zekalar Arasındaki Mücadele V3 (ChatGPT - Copilot - Gemini)

Bunu yapay zeka karşılaştırması V3 olarak da alabiliriz, ama bu seferki konuklarımız ücretli modeller. Hangisine para verilmeli, neler kazandırır para vermek, veya vermeden de hayata devam edilebilir mi? Tüm bu sorulara bu yazı sonrası cevap bulacağız hep birlikte. Bu seferki yazıda yine yapay zekaları ayrı ayrı değerlendirmeye çalışacağım, ve sonda da yine genel bir değerlendirmemiz olacak. (Başlamadan önce ek bilgi olarak düşeyim, maalesef Copilot Pro versiyonu elimde yok, ama ücretli de ücretsiz de aynı model kullanıldığından, sadece hız farkettiğinden çok etkiler bir durum olmayacak karşılaştırma için) Öncelikle eski kraldan başlayalım; Copilot Pro Dediğim gibi Pro versiyonu elimde yok, ama arayüzü olsun, kullanılan GPT 4 turbo modeli olsun durum pek farketmiyor zaten o yüzden karşılaştırmaya katabilirim diye düşünüyorum. Arayüzü hemen sizlere göstereyim; Bilindik arayüz halen devam etmekte, yukarıda dönen örnek promptlar ve görselleştiren resimler, altında 3 stil seçimi, onun da a...

E Bu Çok İyiymiş - Xbox 9.Nesil Oyun Kolu İncelemesi

Daha yeni sizlere bir yazı paylaştım, bu yazıda 2 adet imitasyon kol, ve hesaplı olmasına rağmen harika bir performansa sahip logitech oyun kollarını beraber her açıdan irdelemiştik. Şimdi, ben bu yazıyı yazdığımda f310 modeli 2 3 yıllık serüveninin sonuna gelmek zorunda kaldı, çünkü Lb tuşu bir düşürme sonucu çalışmaya devam etse de hissizleşti, yani basıp basmadığınızı anlamıyorsunuz ama bastırdığınızda bir şekil çalışıyor gibi düşünebilirsiniz. Ben de bunun sonrasında fellik fellik yeni oyun kollarını araştırmaya başladım. Önümde 2 seçenek vardı, ya ucuza yönelecektim ve geleceği pek düşünmeyecektim, ya da bir çılgınlık yapıp almışken tam alayım diyecektim. Yazının başlığından hangisini seçtiğim malum gibi 😅 Aldım kendisini, hemen ertesi gün kapıma geldi, ve evet taksitle aldım tekte ödeyecek maddi durumum yoktu maalesef :') Beklentim de, tamamiyle stabil her şeyi düzgün çalışan sorunsuz bir kol olmasıydı. Ve galiba da elde ettim, birkaç pürüz dışında en azından... Bu pürüzleri...

Devil May Cry Övüyorum! Evet Baya Baya Övüyorum.

Geçenlerde oturuyorum, kafama bir şey dank etti, ben bayadır devil may cry övmüyordum! Dedim böyle olmaz dengelemeliyim, bu yüzden bu blog gönderisini yazmaya karar verdim. Belki bu şekilde biraz rahatlarım ümidiyle. Bu seriyle alakalı o kadar çok anlatacak şeyim var ki, neyi anlatsam nereden başlasam inanın bilmiyorum. O yüzden ben en iyisi geçmişimden başlayayım. Nesin Ya Sen? Öncelikle seriyle alakalı hiçbir bilgim yok iken bir gün (Aşağı yukarı 2019-2020 civarları olması gerek) Dost Kayaoğlu beyciğim aracılığıyla oyuna denk gelmiştim, o güne kadar bırakın Hack and Slash nedir bilmek, aksiyon türüne öyle bağlılığım dahi yoktu. Fakat görünüşte "Hmm aslında hoş gibi" diyip Devil May Cry 4'e atladım. Girdiğimde, tek hatırladığım şey karakter havadayken ateş edince havada asılı kalmasıydı, çok garip dedim ve herhalde benlik değil diyerek kenara çektim. Sonrasında ilerleyen aylarda bir daha deneme aşkı doğdu içime, neden bilmiyorum oyun kendine çekiyordu beni sanki.  Birkaç...

Google Kamera ve Stok Kamera Uygulaması Farkı! (Dikkat Ciddi Farklar İçermektedir)

 Merhabalar efenim, bugün konuşmak istediğim konu google camera uygulamasının beni nasıl şaşırttığı konusu. Ben 1 yıldır Xiaomi Redmi Note 10 5G telefonunu kullanmaktayım, arka kamera sensörü olarak 48 mp f/1.79 1/2" sensörlü bir kamera var, ön kamerası da 8 mp f/2.0 şeklinde. Son 1 2 ay öncesine kadar kendi stok kamera uygulamasını kullanarak hayatıma devam etmiştim, ve birkaç saçmalığı saymazsak oldukça da memnun sayılırdım. Fakat bir gün kafama google kamera kurmak geldi ve o günden sonra nasıl büyük bir hata yaptığımı farkettim, aradaki fark dağlar kadardı! Ne gibi farklar olduğunu örnekler ile sizlere aktaracağım, özellikle birden fazla fotoğraf ve birden fazla durum örneği kullanmaya çalıştım ki, bu durumun şans veya rastlantı olmadığını sizlere gösterebileyim. Gece, gündüz, selfie, manzara, portre vb birden fazla örnek yer alacak. Fotoğraflar ile ilgili son bir bilgi vereyim, altında filigran olan ve telefonun isminin yazdığı fotoğraflar stok uygulamanın fotoğrafları, bir ş...

Kulaklık Seçimi Nasıl Yapılmalı?

 Özellikle ortamdan izole olmak, kendinle baş başa kalmanın her geçen gün daha da zorlaştığı günümüz dünyasında artık bunu yapmak için kulaklıklar eskisine nazaran daha kritik bir noktaya evrildi. Biraz gürültüden kaçayım, müziğin ritmine kendimi kaptırayım dediğinizde kulaklık ciddi manada önemli bir kıstas haline geliyor. Çok seçenek var bu türde, bu yüzden neyi neden seçmeli insanlar şaşırabiliyor, ya da şaşırmıyor umursamadan ucuzunu alıp geçedebiliyor. Bu yazının kulaklıklar ile alakalı kapsamlı bir rehber olmasını umuyorum ve başlıyorum. Şimdi öncelikle 2 seçeneğiniz var, ya kulak üstü, ya da kulak içi. Kulak üstü kulaklıklar genel manada büyüklükleri, taşınabilirliği ile çok günlük yaşam dostu gibi durmasa da, özellikle pasif izolasyonu, sahne genişliği ve sürücü boyutlarıyla sizi konser alanındaymış hissiyatına sokabilecek yegane türdeki kulaklıklardır. Kulak içi kulaklıklar genelde pratikliğiyle ve taşınabilirliğiyle ön plandadır. Başka iki seçenek de kablolu kablosuz ayrı...

Ya Bir Oyun İnsanı Ne Kadar Kendine Bağımlı Yapabilir Ki? (Vampire Survivors İncelemesi)

 Bugün konuşacağım konu lanet Vampire Survivors (Yazının kalanında VS diye hitap edeceğim kendisine) ve neden lanet olduğunu ise yazının sonunda pekala anlayacaksınız. Çünkü bu oyun hayat emici bir oyun ciddiyim, nedenleriyle anlatayım. Önce oyunun temelinde ne olduğuyla girişelim, bu oyun çok basit bir rogue like hayatta kalma oyunu, oyun size verdiği karakter ekipman ve özelliklerle kendinizi geliştire geliştire birden fazla haritada belli düşman dalgalarına karşı kalıp hayatta kalmanızı amaçlayan çok basit bir oyun aslında bakarsanız. Oyunda tek bir mekanik var, yürümek. Sizin yapabildiğiniz tek şey yürümek oyun gerisini kendi otomatik yapıyor. Bu basitlik kafa dağıtmalık bir oyun olarak ele alırsak güzel bir avantaj. Pekii oyunu ilk aldığınızda ne hissediyorsunuz sizlere bir bir anlatayım. Öncelikle oyuna girdiğinizde tek bir karakter gözüküyor, bir harita var ve öylece giriyorsunuz. Bu Mad forest denilen harita oyunun başlangıcı için çok zor bir harita bundan ötürü genelde 10-...